23 Aralık 2013 Pazartesi

2014’te piyasalarımız

2013’ün en önemli olayı hiç şüphesiz Fed’in QE varlık alımlarını azaltması. Böylece hem 5 yıl süren Lehman Krizi’nin resmen bitmesini kutluyoruz, hem de son 10 yılda riskli varlıklar arasında en yüksek getiriyi sağlayan Gelişmekte Olan Piyasalar (GOP) hikayesinin erken ölümünü. GOP’a ilgi olmadan, TL cinsinden varlıkların prim yapması zaten zordu. Çünkü faizlerin tarihsel  normale döndüğü bir ortamda sürdürülenmeyecek boyutta cari açığımız, cari açığın daralması için TL’nin değer kaybetmesi halinde ise %10’u aşacak bir enflasyon tehdidi vardı. AKP-Hizmet savaşı devenin belini kıran son saman sapı oldu. Global fonların Kırılgan Beşli diye adlandırdığı, içinde bizim de bulunduğumuz ülkelerin  hepsinde 2014 yılında seçim var, yani yatırımcı  politikayı her zamankinden daha yakından takip edecek. Türkiye’de hem seçim, hem de siyasi kriz var. Yerel seçimlerin sonuna kadar ayı pazarında kalacağız. Ardından, AKP’yi çok zor kararlar bekliyor. Artık IMF’nin bile yazarken ellerinin titreyeceği dozda bir acı reçete şart oluyor.
Fed’in QE’den çıkması için “nasıl olsa dünya ekonomisi güç kazanıyor, piyasalar olumsuz etkilenmez” diyenler  var. Onlara iki noktayı hatırlatmakta fayda görürüm. Eğer ABD ekonomisi 2-3 çeyrek arka arkaya yıllıklandırılmış olarak %3 veya daha hızlı büyürse, enflasyon kıpırdanmaya başlar. Fed’in 2015 sonuna kadar faizleri artırmayacağı “yolgöstermesi” de kredibilitesini kaybeder. Fed’in 2015 sonunda ilk fed funds faiz artırımını yapacağını varsayarsak, halen dolar çok ucuz, ABD tahvil faizleri de çok düşük.
Dolar endeksinin  %10 değer kazandığı, ABD 10 yıllık gösterge tahvil faizinin ise %3.5’a tırmandığı “makul” bir senaryoda, MSCI GOP Hisse Endeksi ve JP Morgan EMBI tahvil indeksinin prim yapması neredeyse imkansız. Yine de, Çin, Japonya ve ABD’nin eş zamanlı hızlı büyümesinden fayda görecek Asya ve bir ölçüde Latin Amerika’nın şoklardan fazla etkilenmeyeceğini düşünelim. Ama, Venezuela, Arjantin ve Ukrayna gibı dış krediye erişmekte çok zorluk çekenler acı çekecek. AB’de bir türlü rayına girmeyen büyümeye  bel bağlayan  Orta ve Doğu Avrupa acı çekecek. İran’dan Mısır’a kadar bir çok ülkesinde politik deprem yaşanan, ve kaya gazı-petrolü keşifleri ile  ihracat geliri düşen Orta Doğu’da prim bulmak zor olacak.
Bir de piyasaları dolar ve ABD faizi ile nerdeyse %100 ters hareket eden Türkiye, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Endonezya var ki durumları acil. Bizim açımızdan,  AB’den gelen talebin artmadığı, Orta Doğu’ya ihracatın tökezlediği bir senede 250 milyar doları aşacak dış finansmanın maliyetleri artacak. En iyimser senaryoda bile Türkiye’nin 2014 yılında çok fazla sıcak para cezbedecek ülkeler arasında yer almasını beklemiyorduk. Fakat AKP-Hizmet uyuşmazlığı gerçekten “altın vuruş” oldu. Bu konu artık GOP basınında bir numara.  Eğer bir ülkede miktarı 80 milyar Euro’ya vardığı ve ucu başbakana kadar uzandığı iddia edilen yolsuzluk soruşturması varsa, o ülkenin politik risk primi hızla yükselir.
Zaten, o durumda fazla bir şey yazmaya da gerek yok. Artan ABD faizi, gelişmekte olan ülkelerin genişleyen risk primi üstüne bir de Türkiye’nin patlayan politik risk primini eklerseniz, piyasaların ralli  yapmasının ne denli akıl dışı olduğu da sezilir.
AKP-Hizmet savaşını AKP kazanır, ama yerel seçimlerde ne kadar oy kaybeder? Eğer yolsuzluk dosyaları kısa zamanda  ve kamuoyunun vicdanını tatmin edecek şekilde kapanmazsa, Erdoğan cumhurbaşkanı olabilir mi?  Ya kaybederse?  Kazansa da, AKP 2015 seçimlerini de kazanabilir mi? Size yatrımcıların ve işdünyasının önümüzdeki 2 yıl için plan yaparken soracağı  ilk soruları soruyorum. Cevaplarını bilmiyorsanız piyasalarda da bilmeyecek.  Ve piyasaların en nefret ettiği şey de belirsizliktir.
Zaten enflasyonla mücadele ve cari açığı daraltmak için ekonomiyi soğutmak zorundaydık, şimdi işdünyasının yatırımları kesmesi  ve dış kredinin daralması ile Türkiye’nin gelecek sene %4 büyümesi de hayal oldu. Cari açığın daraltılması yöntemi TCMB faiz artırımları  olmayacağına göre TL’nin Döviz Sepetine’ne karşı en az %10 daha değer yitirmesi şart olur. Size Goldman Sachs’ın dolar/TL’nin bir yıl içinde 2.40’a yükseleceği tahminini de hatırlatayım, ben insaflıyım yine.
Eğer mevduat sahibi ve siyasi krizden tırsan şirketler de dövize geçerse, TL %10 değil ,%20 civarında değer kaybeder. Bu durumda, TÜFE 3-6 ay içinde %10-11’e vuracaktır.
2 yıllık gösterge DİBS faizi ise %12-13 olur. BİST’te ise ekonominin %3.5 civarında büyüyeceği fiyatlanıyordu, banka karlarının ise artacağı. Gelecek sene büyüme %2’e düşer, daralan krediler ve dış finansmanın pahalılaşması ile banka karları durağan seyrederse, hiç yukarı potansiyel kalmaz. İlk hedefim BİST-100’ün 62 bin puana kadar gerilemesi. Eğer yeni yılda 60 bin puanın da altını denersek hiç şaşırmam.
AKP’nin yerel seçimi %45 altında bir oyla  kazanması belirsizliği  bütün yıla yayar. Türkiye’nin acil ihtiyacı politika faizinin %10 veya üstüne çekilmesi ve bütçede en az GSYIH’nın %2’si kadar kesinti yacacak bir acı ilaç reçetesidir.  AKP eğer Hizmet’le cebelleşmeseydi belki bu paketi seçmen maliyetini  göze alırdı, ama şimdi  hiç emin değilim. TL cinsinden piyasalar ve Türkiye’nin itibarını öldürecek senaryo ise Halkbank’ın İran’ın fonlarını BM yaptırımlarından kaçırmada aracı olarak kullanıldığı iddiasının ABD ve AB tarafından ciddiye alınması, ve Türkiye’nin FATF karalistesine girmesi olur.
Kulağıma biryerden ezan  sesi geliyor,  cenaze mı vardır acep?
Twitter: @AtillaYesilada1
Sayın Atilla Bey'in yazısını çok beğenip öngörülerinin doğru olduğunu düşünüyorum.2014 yılı için belki bize bir fikir verebilecek bu yazıyı hiç değiştirmeden paylaşıyorum 

0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
 

Copyright © İş Haberleri ve Ekonomi portalı Design by O Pregador | Blogger Theme by Blogger Template de luxo | Powered by Blogger